Başımı belaya sokmadan durabilecek miyim bilmiyorum. Bazı şeyler bana çok batıyor, koyun gibi güdülmek ve bunu sessizce kabul etmek tepemi attırıyor. İtalya'ya dönüşte, Sabiha Gökçen'de iki kez arandığımız yetmiyormuş gibi, uçaktan indikten sonra pasaport kontrolden geçmeden önce bir kez daha metal dedektörden geçirttiler bizi. Kafamdan fişekler fışkırıyordu!
Önce acaba bir ihbar mı var diye düşündüm. Sorunca öğrendik. Rastgele seçip arıyorlarmış. İnanılır gibi değil. Ha diğer tarafta iki aramayı atlattık, geldiğimiz uçağı da havaya uçurmadık, ama varış havaalanında bomba patlatacağız! Sanki ülkeye girdikten sonra bomba yapıp havaalanı önünde patlatamayacağız da şimdi derdimiz havaalanının içiymiş gibi! Bu kadar gerizekalılık olabilir mi bilemiyorum. Bu saçmalıkların parasının da bizim cebimizden çalınıyor olması iyice dokunuyor. O aramaları yapanların maaşlarını biletlerimizin içinde biz ödüyoruz, bu aramaların yapılmasını emreden bürokratın maaşını da bizden vergi zoru ile topluyorlar. Bizi kendi paramızla tartaklıyorlar. Sırada beklerken bunları sıralayıp duruyordum sesli olarak. Geçtikten sonra “Bizi koruduğunuz için teşekkür ederim,” demek geçti içimden. Ama kinayeyi anlayacaklarından emin olamadığım için yapmadım. Gerçekten... -Biraz afalladım da tabii, hiç böyle bir şey beklemediğim için...- Eğer Lara olmasa “Geçmiyorum oradan, tutuklayacaksanız tutuklayın veya zor kullanarak geçirtin dedektörden” derdim orada. Carlo'ya da dedim zaten, “Bir dahaki sefere yapacağım, haberin olsun, Lara büyüdü artık, sen bakarsın,” diye. Ertesi gün kardeşim sordu. “Rahat gittiniz mi?” diye. “Eh, pek değil,” dedim. “Hayırdır, neden?” diye sordu. “Bu güvenlik aramalarına dayanamıyorum zaten, bir de İtalya'ya inince aradılar,” dedim. “İlk defa duydum bunu da,” dedi. “Sen dayanamıyorsun ama insanlar onun yüzünden ölüyor.” Kardeşim dahi yazılarımı okumamış ve aldırmıyor biliyorum, yazdıklarımı okumak da kolay değil, kafa çalıştırmayı, düşünmeyi gerektiriyor biliyorum. Ona kısaca özetledim. “Ne yüzünden ölüyor?” dedim. “Olay sadece havada ölmemek mi? Gördük işte Paris'te yaşananları. Bizde havaalanlarına girişte de aranıyoruz ama başka hiçbir ülkede görmedim bunu. Aynı şeyin koordineli bir şekilde birçok havaalanında check-in gişeleri önünde yapılmaması için hiçbir neden yok. Ayrıca neden illa da uçak? Neden her otobüs durağı neden her tren, metro durağında insanlar aranmıyor?” İnsanlar seyahat dergisi, seyahat gazetesi çıkarıyor, seyahat blogu yazıyor, ve hiç kimse bunlardan bahsetmiyor. Günümüzde güvenlik aramalarından, vize saçmalıklarından bahsetmeden seyahat yazısı yazmak mümkün değil. Yani herkes bunu yapıyor ama nasıl sterilize ediliyoruz, nasıl üç maymunu oynuyor medya bilemiyorum. İnsanlar da bu oyuna dahil olmaya neden devam ediyor halen onu hiç mi hiç bilemiyorum. Sesinizi çıkarın artık biraz, n'olursunuz! Veya en azından ben sesimi çıkardığımda beni destekleyin.
0 Comments
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
AuthorGülin De Vincentiis Archives
February 2016
Categories |