Dün bir komedyen seyrettim. “Çocukları olmayan insanların bilmedikleri...” diye bir gösteri yapıyordu. “Diyelim ki dışarı çıkacaksınız, çocuksuz bir çift ne yapar?” Yanındakine dönersin, “Çıkalım” dersin, önünü ilikleyip adımını atar çıkarsın. Veya benimki bir eşiniz varsa, “Ah telefonumu unuttum,” “Ah cüzdanım,” “Ah hava sıcakmış ceketimi değiştireyim” vs. birkaç kere eve geri dönüş sendromu yaşarsınız ve kapıda bekletilirsiniz ama sonuçta çıkarsınız.
Çocuklu bir çift nasıl dışarı çıkar peki? “Hadi kızım, gidiyoruz” diye seslenirsin önce. “Ben gitmek istemiyorum,” diye cevap gelir. “Hadi ama, çıkmamız lazım,” dersin, “Bak alışveriş yapacağız, şunu yapacağız” veya “Babaanne bekliyor” vs. “Hadi pantolonunu giy, üstünü giy, çorabını giy,” diye devam eden yalvarmalar. Bir şeyi on defa tekrar etmeden mümkün değil. Genelde önce rüşvetle başlarsın, “Bak sana da şunu alacağız,” “Bak arkadaşlarınla oynayacaksın,” “Bak çok eğleneceksin” vs. Sonunda gına gelir, tehdide geçersin. “İyi o zaman, sen kal burada biz gidiyoruz.” Yapamayacağını da biliyorsundur tabii. Ama cidden yapmak geçer içinden. Çok basit olması gereken bir şey işkenceye dönüşmüştür. En azından kapıyı çekip çıkmak istersin ki ciddi olduğunu anlasın, korksun ve gelsin. Ancak o zaman seni dinlemeye hevesli olur maalesef. Bıkarsın her seferinde bu oyunu oynamaktan. Yorucu, çok yorucu bir oyun çünkü. Kimi zaman tokat atmak güç kullanmak geçer işte öyle içinden. Ama güce başvurmak da çare değildir bilirsin, çünkü tekmeler ve çığlıklar eşlik edecektir buna. Ama işte bazen başka çare de kalmaz. Çıkmanız gerekiyordur, nokta. Başka insanlar, otobüs gemi uçak sizi beklemez. Hayatınızı küçük bir çocuğun kaprisine bırakamazsınız. Neyse ki bizde çok olmuyor böyle mecburiyetler. Ama olduğu zaman da bezdiriyor. Ah, özlemle bakarak “Bir gün ben de çoluk-çocuğa karışıp yuva kurmak istiyorum” diyen insanlar bunları bilmiyor tabii. Birtakım insanlar, ki maalesef artık çoğu insan da sosyal medyada hayatını hep şahane olarak resmediyor. Neden bilmem. Bir “Bak benim ne harika bir hayatım var” deme isteği. Seyahatin harikalığı ile göz boyama çabası ile benzer bir çaba. Evet, çocuğun da seyahatin de harika tarafları var. Harika taraflarının beter taraflara çok daha ağır bastığını da söyleyebilirim. Ama ikisi de öyle hep günlük-güneşlik değil. Lütfen ey insanlar, portreleri biraz daha gerçekçi boyayın. Bilmeyenleri yanıltmayın. Bazen ben hep kötü tarafından mı bakıyorum diyorum ama değil. Kızımın da gezilerimin de keyfini sürüyorum. Sadece genelde insanların itiraf edemediklerini, halı altına süpürdüklerini de ifşa etmek ve gerçekçi bir tablo çizmek istiyorum, o kadar. Yanıltmak kadar kötü bir şey yok dünyada diyeceğim ama var tabii. Yine de yanıltılmak gerçekten kötü bir şey. Bırakın insanlar bilsin... Seyahatin boktan tarafları olduğunu. Bırakın insanlar bilsin... Hayatınızın karanlık ve berbat yanları yönleri olduğunu. Bırakın insanlar bilsin... Sizin de insan olduğunuzu.
0 Comments
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
AuthorGülin De Vincentiis Archives
February 2016
Categories |