Murat Gülsoy'un kitabının adını çok anıyorum son günlerde... Özellikle gezginlerin muzdarip olduğu bir hastalık diye bakıyorum buna. Bir arkadaşımın arkadaşı beş aylık bir Güney Amerika seyahati yapmış ve bunun üstüne bir kitap yazmış, benim de kitap yazdığımı bildiği için yayınlatmakla ilgili bilgi almak üzere irtibata geçti. Konuştuk. Ne kadar emek verdiğini, kaç sene uğraştığını, sabahlara kadar yazdığını anlattı. Sonra da insanların ilgisizliğinden dem vurdu. Ben ayaklarının biraz yere basmasını istedim. Bilirim, aynı hevesi ben de taşıyordum. Sonra kitabım yayınlandı, hanyayı konyayı gördüm. Üstelik ben gazetelere manşet olmuştum, üstelik kitabım İnkılap gibi bir yayınevi tarafından basılmıştı, üstelik benimle röportajlar yapılmıştı. Bunları kendisine, mümkün olduğunca kırmamaya çalışarak anlattım. Pek anlıyor gibi görünmüyordu. Sonunda dayanamadım sordum... "Sen benim kitabımı okudun mu?" Biliyorum cevabı... Onu mahcup etmek için sormamıştım. "Ah bu kitap çok zamanımı aldı, hemen alıp okuyacağım." Dedim ki... "Bunu kitabımı al oku diye söylemedim. Sana insanların ilgisizliğini kendinden örnek vererek göstermek istedim."
İşte böyle... Bu kişi ki, benim ilk dünya turumun bir kısmında sekiz ay geçirdiğim bir kıtada beş aylık bir gezi yapmış ve ilgisizlikten şikayet ediyor. Yahu ben kadınım, bir. İkinci dünya turumu yaptım, iki. Yelkenli ile, farklı bir şekilde yaptım, üç. Sonra bir de üçüncü bir dünya turu yaptım ve insanlar bu kadar ilgisizken sen ne bekliyorsun? Üstelik, kendin gezi ile ilgiliyken benim kitabımı bilmene rağmen bir merak edip okumamışken kimden nasıl ne ilgisi talep ediyorsun? İlk dünya turumdan sonra bir genç benimle irtibata geçip bilgi almak istemişti. O sıralar kitabım çıktığı ve tanışmak isteyen insanlar olduğu için onun da okumuş olduğunu farz etmiştim. Ama baktım ki pek haberdar değil gibi duruyor. Sordum. Cevabı neydi biliyor musunuz? "Bazı insanlar seyreder, bazı insanlar yapar." O da yapanlardanmış. Ha iyi... O nedenle geldin de bana danışıyorsun! Git yap o zaman kendin. Seyahatin esas itici, veye çekici, güçlerinden biri meraktır. İnsan merak eder, bilmek ister. Başka insanlar tanımak ister. Bu tanımak istediği insanlar arasında da kendi yapmayı sevdiği şeyi yapmış, gezmiş insanlar gelir. Yani benim için bu böyle. Kendim yazıyorum diye okumayı bırakmış değilim. Okumadan düşünmeden, insanların ne söylediklerini ne düşündüklerini bilmeden nasıl yazı yazarsın? Dedim ya... Herkes kendisi ile çok meşgul. Hürriyet Seyahat ve benzeri gazetelerin dertleri sayfalarına renkli bir haber bulmak, siz onlar için bir malzemesiniz, size aldırmıyorlar. Kimsiniz, nasıl birisiniz, nasıl temsil edilmek istersiniz, onlara söyleyeceğiniz neler olabilir, bunlar umurları değil. Nasıl olsa o sayfalar da bir şekilde doluyor, ama dolu ama boş içerik, aldıran var mı? Yok. Salla gitsin....
0 Comments
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
AuthorGülin De Vincentiis Archives
February 2016
Categories |