Göçmenlerin dramlarına hassasiyetim Aylan'ın fotoğrafını gördüğümde başlamadı. -Sınırlar ve vatandaşlık ve vizelerle ilgili uzun süreden beri sorunum var.- Ve birkaç gün veya hafta sonra bitmeyecek veya unutulmayacak. Bu ayrımcılıktan kişisel olarak çok az etkilendim. Ama o bile dünyanın bu düzeni ile ilgili görüşlerimi radikal bir biçimde şekillendirmeye yetti. Onların durumlarının uzağından yakınından geçmedim, ama çaresizliklerini iliklerimde hissediyorum. Maruz kaldıkları adaletsizliğe isyan ediyorum. O fotoğrafa baktığımda ağladım. Ve her düşündüğümde gözlerim sulanıyor, herkesin ortasında ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Benim de aynı yaşta bir çocuğum var- sanırım çocuğu olan herkes öyle hissetmiştir. Ama ben bir de hiç sebepsiz bir bebek kaybettim. Dolayısıyla o fotoğrafla tuhaf bir bağlantı hissediyorum. Aylan'ın ölümü Lavinia'nınkinden daha mı anlamlı? Tamam, Aylan'ın neden öldüğünü biliyoruz. Boğuldu. Ölüm sebebini bilmemiz bir şey değiştiriyor mu? Fark eder mi? Iyi ki annesi de ölmüş diye düşünürken buluyorum kendimi elimde olmadan. Anlamsız bir nedenle çocuğunu kaybetmenin kahrını yaşamadı.
Her yerde ilanlar görüyorum, gerçek anlamda reklam değiller. Ama para toplamaya çalışıyorlar. şu şu kurum göçmenlere yardım ediyor. Bir şey yapıyor olmaları iyi bir şey elbette. Ama başka bir şey de olmalı. Başka bir koldan ilerleyen, bunları kökünden değiştirmek için uğraşan bir örgüt. İnsanlar kendilerini yardım melekleri olarak görüp “Onlara daha çok yardım etmeliyiz, bunu yapabiliriz” demeyi bırakmalılar. Sınırları sorgulamaya başlamalılar. Bildiğimiz şekli ile vatandaşlığı sorgulamaya başlamalılar. Vizeleri sorgulamalılar. Kısaca statükoyu sorgulamalılar. Bunlara karşı seslerini yükseltmeye başlamalılar. Ve hayır, sadece mülteciler değil, tüm göçmenler için geçerli bu söylediklerim.
0 Comments
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
AuthorGülin De Vincentiis Archives
February 2016
Categories |